Sonsuz bir varlığı inkar etse ne olur etmese ne olur?
Soru Detayı– Hocalar “Allah insanı neden dünyaya gönderdi?” sorusuna hep aynı cevapları veriyorlar, ama bu cevaplar beni tatmin etmiyor. Hep, “hak eden ve etmeyen dünyada belli olsun, meleklerden bile üstün olabilsin diye bizi dünyaya gönderdi” diyorlar.
– Ama neden illa ki dünyaya gelip acı çekmemiz gerekiyor?
– Ben herhangi bir şeyden acı çekmek istemiyorum. Şu anda bile dünyanın bir tarafında insanlar savaş içindeler. İnsanların tepesine bombalar yağdırıyorlar hocam. İnsanları paramparça ediyorlar, kolay mı insanın eşinin, çocuğunun paramparça edilmesini izlemesi, organlarının dağıldığını izlemesi. Allah bizi kulluk etmemiz için yarattı cennette de kulluk edebilirdik. İnsanların çoğu inanmıyorlar ve sonsuza kadar cehennemde azap görüyorlar. Ne dünyada ne ahirette mutlu olamıyorlar.
– Neden Allah’a inanmamanın cezası bu kadar ağır, insan gibi aciz bir varlık Allah gibi SONSUZ GÜÇ SAHİBİ bir varlığı inkar etse ne olur etmese ne olur? Ben özellikle bu son kısmı hiç anlayamıyorum.
– İnsan gibi aciz bir varlığın ne dediğini Allah niçin bu kadar ciddiye alıyor, zaten Allah karşısında bir zerre tanesi dahi değiliz, kendimizi onunla karşılaştırınca hiçbir kadri kıymetimiz yok. İnsanların onu inkar etmesi veya haşa kötü bir şey söylemesi zaten ona hiçbir leke dahi bulaştırmaz. Küçük bir karıncanın bize kötü bir şey demesi gibi bir şey olur, insan kale bile almaz o karıncayı.
Değerli kardeşimiz,
Esasen sonsuz bir varlığı inkâr etmenin Allah’a bir zararı yok, ona bir leke de olmaz. Ancak bu inkârın sahibine olur. Eğer “tavşan dağa küsmüş” ise bunun dağa ne zararı olsun, olan tavşana olur, susuzluğun ve açlığın cezasını kendisi çeker.
İşte imanı terk eden adam da bu eksikliğin cezasını ebediyen çekecektir.
Elektrikten mahrum kalan bir lamba karanlığa mahkum olduğu gibi, iman nurundan mahrum kalan ve bu şekilde vefat eden bir ruh da bedeniyle beraber ebedi karanlığa mahkumdur. Çünkü sonsuzu inkâr etmenin karşılığı da sonsuz olmalı.
Unutmamak gerekir ki, ne cennetin varlığı Allah’a bir yarar getirir ne de cehennemin varlığı Allah’a bir zarar getirir.
Demek ki ne cennetin varlığı Allah’a yarar dokundurmak içindir ne de cehennemin varlığı Allah’tan zararı savmaya yönelik değildir.
“Onların ne etleri Allah’a ulaşır ne de kanları; ona ulaşacak olan sadece sizin takvanızdır. İşte Allah onları sizin istifadenize verdi ki size doğru yolu göstermesinden ötürü onu tazimle anasınız. İyilik yolunu tutanları müjdele!” (Hac, 21/37);
“(Resulüm!) İnkârda yarışanlar seni üzmesin; onlar Allah’a hiçbir zarar veremeyeceklerdir. Allah ahirette onların hiç nasibi olmasın istiyor; onlar için büyük bir azap vardır.”(Al-i İmran, 3/176)
mealindeki ayetlerde bu hakikatlere işaret edilmiştir.
“Eğer dileseydik bütün insanlara hidâyet verir, doğru yola koyardık. Lâkin ‘Cehennemi cinlerden ve insanlardan bir kısmıyla dolduracağım.’ hükmü kesinleşmişti.”(Secde, 32/13)
mealindeki ayette cennet ve cehennemin varlığı Allah’ın ezeli ilim ve hikmetiyle ön görüp karar bağladığı bir imtihanın neticesidir.
“Eğer senin Rabbin dileseydi, dünyada ne kadar insan varsa hepsi imana gelirdi. Ama bunu irade etmedi. Şimdi sen mi, imana gelsinler diye insanları zorlayacaksın?” (Yunus, 10/99)
mealindeki ayette Hz. Muhammed (asm) Efendimize hitaben: “Ey Muhammed, eğer Rabbin dilemiş olsaydı yeryüzündeki bütün insanlar, ister istemez iman etmiş olurlardı. Fakat Rabbin, hikmetinin gereği, herkesi iman edip etmemekte, kendi iradesiyle başbaşa bıraktı. O halde sen onları zorla iman ettiremezsin. Senin vazifen sadece tebliğ etmektir.” hakikati ders verilmiştir.
Dünya imtihanlarında bazen imtihan edilenlerden daha cahil, daha güçsüz kimseler tarafından da imtihan yapıldığı hâlde, kimsenin buna müdahale etmesi kabul edilmez. Böyle olunca, bütün akılları, ilimleri, şuurları yaratan Kâinatın Yaratıcısı tarafından düzenlenen bir imtihanın şekli konusunda itirazvari bir soru yöneltilir mi?
“O yaptıklarından sorulmaz” mealindeki ayetin bu veciz ifadesi belki binler açıdan değerlendirilebilir. Yani ne ilmi ne hikmeti ne kudreti açısından sormak kimsenin haddi değildir.
Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet
Yorum gönder