Bize karşı işlenen hataları affedici olmaya nefsimizi yanaştıramıyoruz. Bu konuda nefsimizi nasıl ikna edebiliriz?
Değerli kardeşimiz,
İslâmiyet’in en güzel meziyetlerinden birisi de aftır. Allah, bu güzel vasfı birçok ayet-i kerimede methetmekte ve insanları affa özendirmektedir. Bunlardan ikisinin mealleri şöyledir:
“Sen bağışlama yolunu tut. İyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.”(A’raf, 7/190)
“(Onlar)(Muttakiler, Allah’tan korkanlar)kızdıklarında öfkelerini yutarlar ve insanların kusurlarını affederler.”(Âl-i İmran, 3/134)
Aftan alınan zevk ve neşe, intikamdan alınan lezzetten kat kat fazladır. Affetmek, affedene daima huzur ve rahatlık verir. Affın kemal derecesi Allah’a mahsustur. Cenab-ı Hak affı da affedeni de sever.
Affın en güzel misallerini Peygamber Efendimizin hayatında görüyoruz. Şöyle ki:
Kureyş kabilesinin reisleri Peygamberimize suikast hazırlamışlardı. Bunu gerçekleştiremeyince Peygamberimizi zorla Mekke’den çıkardılar. Daha sonra Cenab-ı Hakk’ın inayetiyle Efendimiz Mekke’yi fethetti. Peygamber Efendimizi hicrete mecbur edenler, Kabe-i Şerifin etrafına toplanmış, nasıl öldürüleceklerini konuşurlarken, Efendimiz Kabe-i Şerifin kapısına gelerek, “kendisinden ne beklediklerini” sordu. Onlar Peygamberimiz’den af beklediklerini söyleyince de umumi af ilan etti.
Müslümanın alametlerinden birisi de yumuşak huylu olmaktır. Cenab-ı Hakk halim kullarını sever.
“Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Şu hâlde onları affet, bağışlanmaları için dua et.”(Âl-i İmran, 3/159)
Affın en ileri derecesi, fenalığa karşı iyilikle mukabele etmektir.
“Sen, (kötülüğü) iyiliğin en güzeliyle önle, o zaman, aranızda düşmanlık bulunan kişinin yakın bir dost gibi olduğunu görürsün.”(Fussilet, 41/34)
Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet
Yorum gönder