Musibete uğrayana günah yazılmaz mı?
Soru DetayıMusibete uğrayandan kalem kaldırılır hadisini nasıl anlamalı? Musibetten kurtuluncaya kadar musibete uğrayandan kalemin kaldırıldığını ifade eden hadis ile sabır ilk toslama anındadır manasındaki hadisin vechi tevfiki nedir?
Değerli kardeşimiz,
Hastalık ve musibetle bazı günahlar silinebilir, ancak herkesin her günahı silinecek denmesi uygun olmaz.
Bununla beraber İbn Ebiddünya “Kitabu’l-Mered, 209” da verilen bir bilgiye göre, hasta olan kimsenin dört kârı vardır:
“Kalem günahlarını yazan kalem askıya alınır, hastalık sebebiyle yapmadığı ibadet ve amelleri sağlıklı iken yaptığı gibi yazılır, Hastalık hastanın mafsallarındaki her günahını çıkarır, eğer ölürse bağışlanmış olarak ölür, şayet yaşarsa bağışlanmış olarak yaşar…”
Burada geçen ibadetleri, sağlıklı zamanda yaptığı nafile ibadetler olarak anlamak gerekir; bunları hastalık nedeniyle yapamadığında, yapmış gibi kabul edilir. Kalemin askıya alınması konusu ise, küçük günahlar hakkında olabilir. Yoksa hasta iken yaptığı haramlar sayılmaz şeklinde bir anlam doğru olmaz.
Teklifin muhatabı olan akıl bulunduğu sürece, görevler ve sorumşluluklar asla yok olmaz, vefat edinceye kadar devam eder.
Bediüzzaman hazretlerinin bu konudaki düşüncelerini de almakta fayda vardır:
Musibet ve hastalıklarda insanların şekvaya üç vecihle hakları yoktur.
Birinci Vecih: Cenab-ı Hak, insana giydirdiği vücud libasını san’atına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış, o vücud libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder; muhtelif esmasının cilvesini gösterir. Şâfî ismi hastalığı istediği gibi, Rezzak ismi de açlığı iktiza ediyor. Ve hâkeza… مَالِكُ الْمُلْكِ يَتَصَرَّفُ فِى مُلْكِهِ كَيْفَ يَشَاءُ
İkinci Vecih: Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder; vazife-i hayatiyeyi yapar. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuddan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider.
Üçüncü Vecih: Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir; lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubudiyettir; hastalıklar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor. Ve herbir saati, birgün ibadet hükmüne getirdiğinden şekva değil, şükretmek gerektir..” (Lemalar, 9- 10)
Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet
Yorum gönder