Dünyanın yaşı konusunda İslamla bilim çelişkili mi?
Soru Detayı– Evrenin 13,5 ile 14 milyar yıl arasında oluştuğu. Kuran’da ise 6 günde. Dünyanın 4.6 Milyar yılda oluştuğu Kuran’da ise 2 günde. Katsayılar olarak 3 katı tam olarak. Yani evren de 13.8 milyar yıla denk gelebilmektedir tam tamına Kuran’ın gün ifadesindeki gibi 3 katı. Bunu Kuran’ı kanıtlamaya çalışmak üzere kullanıyorlardı. Bu bilgileri doğru kabul edebilir miyiz?
– Dünya 4.6 Milyar Evrenin de 13.8 milyar yıllık olduğunu kabul edebilir miyiz?
– Bu durumda M.Ö 12.000 Yılına dayanan Göbeklitepe’deki insanların yaptıklarına dair bulgular hakkında ne düşünüyorsunuz? Hadislerde 7000 yazıyor diye direkt reddecek misiniz? Yoksa biz Müslümanlara da Kuran ile hadis ve dışındaki bilimsel yöntemlerle kanıtlayabilir misiniz bunu? Kuran’a ve hadislere inanmayanlara da cevap olacak şekilde.
Değerli kardeşimiz,
İlmî çalışmaların en zor konulardan birisi hayatın geçmişi hakkında görüş beyan etmektir. Çünkü geçmişi laboratuvarda denemek veya tekrar yaşamak mümkün değildir.
Konunun güçlüğüne bir diğer sebep de varlıkların ilk ortaya çıkarılışında, günümüzde cari olan fizik ve kimya kanunlarının işlememiş olmasıdır. Zira zamanın, mekânın ve varlıkların, yani her şeyin yoktan yaratılması söz konusudur.
Geçmişe ait yaş tayini hususunda özellikle gençlerin bu tarihlendirmeleri kesin değerler olarak algıladıkları görülüyor. Hâlbuki ölen hiçbir varlık nüfus kâğıdı ile gömülmez. Dolayısıyla onun yaşı bir takım metot ve kıyaslamalar ile ortaya konmaya çalışılır. Bu bakımdan elde edilen değerler çoğu zaman tahmini ve takribi rakamlardır.
Hz. Âdem (asm)’den kıyamete kadar insanlık tarihinin, Kur’an günü ile yedi bin sene olduğu bir hadiste belirtilmektedir.
Mutlak fetret devrinin bundan çıkarılmasıyla, 6666 senenin elde edileceği, bunun da Kuran ayetlerinin sayısına eşit bulunduğu, dolayısıyla Kuran hakikatlerinin de bu kadar süre hâkim olacağı nazara verilmektedir.
İnsanlık tarihinin, yerkürenin ve kâinatın yaşlarının; arzın, Güneş sisteminin ve galaksinin kendi etraflarında dönüşleriyle hesap edilebileceği anlaşılmaktadır. Kuran-ı Kerim’de bunların her birisine işaret edildiği belirtilir. Kuran’da “Rabb-üş-şi’ra” (Herkül takımyıldızı) tabir edilen ve Güneş’ten büyük “Şi’ra” namındaki bir güneşin bir günü bin sene, “Şems-üş-şümus”un (Vega yıldızı) bir günü elli bin senelik bir Kuran gününün olabileceği nazara verilir.
Kâinatın bir ömrü, yer küresinin ondan daha kısa bir ömrü ve küre-i arzda yaşayan insanın da ondan daha kısa bir ömrü vardır. Bu birbiri içindeki mahlukatın ömürleri, saatin dakika, saniye ve saatleri sayan çarklarının birbiriyle olan münasebetine benzetilir.
İnsanlık ömrünün, arzın kendi ekseni etrafındaki hareketiyle, yeryüzünde canlıların ilk teşekkül ettiği andan kıyamete kadarki canlılık ömrünün ise, Güneş’in kendi ekseni etrafındaki hareketi ile kâinatın ömrünün de “Şems-üş-şümus”un (Vega yıldızı) kendi ekseni etrafındaki hareketi ile meydana gelen gün ile hesaplanmalıdır.
Tarih, coğrafya, jeoloji ve antropolojik açıdan insanlık tarihi yedi bin sene değil, yüz binler sene olarak belirtilse bile, bu Hz. Âdem (as)’den kıyamete kadar insanlık ömrünün yedi bin sene olduğunu belirten rivayete ve Kurani hakikatlerin 6666 sene hüküm ferma olacağı ifadesine ters düşmeyeceği, zira, Kuranî günlerin 4 saatten elli bin seneye kadar şümulünün olduğu nazara verilmektedir.
Bir başka ifade ile insanlık ömrü yedi bin sene olduğu gibi, canlılık tarihinin ömrü de yedi bin sene, kâinatın ömrü de yedi bin senedir. Ancak, insanlığın ömrü arz günü, bitki ve hayvan ömrü ise Güneş günü veya Şi’ra (Herkül takım yıldızı) günü ile kâinatın ömrü Şemsü’ş-şümus (Vega yıldızı) günü esas alınarak değerlendirilebilir. Bilindiği gibi arz, kendi ekseni etrafında dönüşünü 24 saatte, yani bir günde tamamlar. Güneş ise, bütün sistemiyle birlikte, Herkül takım yıldızına saatte 7200 km. süratte gitmekte ve aynı zamanda kendi ekseni etrafında saatte 70.000 km hızla dönmektedir.
Güneş bu dönüşünü arz günü ile yaklaşık olarak 25 günde tamamlamaktadır.
Güneş sistemini de içinde barındıran Samanyolu galaksisi ise, bir bütün olarak kendi ekseni etrafında saatte 90 bin km. hızla döndürülmekte ve bir defa dönüşünü arz günü ile 200 milyon yılda tamamlamaktadır.
İnsanlık ömrünün arz günü ile yedi bin sene olması durumunda, arzda hayatın başlamasından, yani bitki ve hayvanların teşekkülünden kıyamete kadar, güneş günü ile iki yüz bin sene, yaklaşık 2.5 milyar arz günü edecektir. Kâinatın yaşının da Şemsü’ş-şumus’un (Vega yıldızı), Kuran’ın işaretiyle bir gününün arz günü ile elli bin sene olduğu dikkate alınırsa, yedi bin senelik sürenin, bir yıl 360 gün hesabıyla 126 milyar yıl olacağı belirtilmektedir.
Sonuç olarak; dünyanın milyarlarca yıl önce yaratıldığı ve insanoğlunun atası olan Hz. Âdem (a.s.) ve Hz. Havva validemizin 6-7 bin yıl önce dünyaya gönderildikleri anlaşılmaktadır.
Göbekli Tepe kalıntılarından hareketle oradaki insanların 12 bin yıl önce yaşadığı belirtiliyor. Bu yaşlar radyoaktif metodlarla yapılmaktadır. 80 bin yılına kadar olanlar radyokarbon-14 metodu ile daha yüksek yaşta olanlar da radyoaktif uranyum metoduyla tayin edilmektedir. Bu tayin metotların birtakım hata payları vardır. Dolayısıyla 3-5 bin yıllık yaş sapmaları normal kabul edilir. Uranyum metotlarında bu hata payları çok daha fazladır. Bu farklılıklar radyoaktif metotların mahiyetinden ve özelliğinden kaynaklanmaktadır.
Radyokarbon (C14) Metodu
“Radyokarbon,” sabit olmayan karbon-on dört (C14) izotopuna verilen isimdir. Karbon-on iki (C12) ise “tabii karbon” olarak adlandırılır ve radyoaktif değildir. Radyokarbon, atmosferin üst kısmında, kozmik radyasyonla, atmosferdeki azot-on dört (N14)’ün aralarındaki reaksiyonlar sonucu hasıl edilir. Karbon-12, altı proton, altı nötron ve altı orbit elektron taşır.
Karbon-14 çekirdeğinde ise sekiz nötron bulunur. Bu iki fazla nötron, atomu kararsız hâle getirir. Nötronlardan biri beta partikülü verince çekirdek yedi protonlu ve yedi nötronlu hâle gelir. Bu yeni yapı, Azot-14’tür. Böylece kararsız Karbon-14, kararlı Azot-14’e dönüşür. Yarılanma ömrü de 5730 yıldır.
Atmosferde teşekkül eden Karbon-14, derhâl CO2 hâlinde oksitlenir ve havaya, suya ve organizma bünyesine yayılır. Normal olarak, havadaki radyoaktif karbondioksit ile radyoaktif olmayan karbondioksit oranının, dolayısıyla C14/C12 oranının sabit olduğu kabul edilir.
Canlı organizmalardaki C14/C12 oranının da sabit olması beklenir. Organizma yaşadığı sürece bu oranın eşitliği değişmez. Fakat canlı organizma ölünce, havadan CO2 alamayacağı için C14’ün C12’ye oranı gittikçe azalacaktır. Bu azalma 1/2 değerini bulduğu zaman, o organizmanın ölümünden itibaren geçen sürenin 5730 yıl olması gerekir. Çünkü C14’ün yarı ömrü 5730 yıldır. Beş yarı ömürde, yani yaklaşık 29 bin yılda orijinal radyokarbon miktarının sadece 1/32’si serbest bırakılacaktır. Radyokarbon Metodu, en çok 80 bin yıl öncesine kadar uzanan süreleri tespit için kullanılabilmektedir. Daha yaşlı materyaller, Uranyum Metodu’yla test edilmelidir.
Radyokarbon Metodunun Kritiği
Radyokarbon Metodu birtakım kabullere dayanmaktadır. O hususlar şunlardır:
1. Birçok canlı sistem, standart C14/C12 oranına sahip değildir.
Karbon-14 Metodu, bütün canlı organizmalar öldüğü zaman, onların hepsinin standart C14/C12 oranını ihtiva ettiğini farz eden bir kabulle yola çıkar. Hâlbuki birçok numune bu oranı göstermemiştir. Meselâ bu metotla, yaşayan mollusklar 2300 yaşında tespit edilmiştir. Böyle bir değer, organizma çevresinin tahmin edilenden daha fazla C14 ihtiva ettiğini, dolayısıyla organizma ile çevre arasında karbon değişimi olduğunu gösterir.
2. Radyokarbon, her organizmada sabit oranda azalmayabilir.
Radyokarbon bozunumları, çevrenin radyoaktivitesinden, özellikle serbest nötronlardan ve kozmik radyasyonlardan etkilenmekte ve dolayısıyla bozunma hızları değişmektedir.
3. Tabii karbon miktarı geçmişte değişik olabilir.
Geçmişte yeryüzünün bitki örtüsü, şimdikinden ya daha fazlaydı ya da daha az. Buna bağlı olarak da C14/C12 oranı ya büyük veya küçük olacaktır. Dolayısıyla bu periyotlara ait materyallerin görünen radyokarbon yaşı da gerçek yaştan ya büyük veya küçük bulunacaktır. Aynı husus, atmosferdeki karbondioksit miktarı için de geçerlidir. Şayet geçmişte volkanlar dışarıya karbondioksit vermişse, bu durumda o zamanki karbondioksit miktarı, şimdikinden farklı olacaktır.
4. Radyokarbon oranı kararlı bir duruma erişmemiş olabilir.
C14/C12 oranının belirli bir sürede yerkürede kararlı bir duruma geldiği kabul edilir. Yani atmosferde teşekkül eden C14 miktarı, yeryüzünde bozulmaya uğramış C14 miktarına eşittir. Dolayısıyla giren ve çıkan toplam C14 miktarı aynı olmalıdır. Ama durumun böyle olmadığını gösteren hususlar da vardır. Nitekim dünyada bir yılda teşekkül eden radyokarbonun ölçülebilen miktarının, bozulmaya uğrayan radyokarbondan yüzde 25 oranında fazla olduğu belirtilmektedir.
Uranyum Metodu
Uranyum Metodu, yaş tayin metotlarının bir ailesidir. Bu metotların hepsinin esası, uranyum ile onun kardeş elementi olan toryumun uzun bozunma zincirleri boyunca kurşun ve helyum hasıl etmeleri esasına dayanır. Bu olay alfa bozunumu olarak adlandırılır. Olayda alfa partikülleri, ana atomların çekirdeklerinden sabit bir hızla ayrılırlar. Bunlar helyum gazının pozitif yüklü atomlarıdır
Radyoaktif elementlerin başında uranyum ve toryum gelir. Uranyumun iki izotopu vardır. Bunlardan birincisi U238’dir ve yarı ömrü 4.5 milyar yıldır. Diğeri U235’in ise yarılanma ömrü 0.7 milyar yıldır.
Toryumun (Th232) yarılanma ömrü ise 14.1 milyar yıldır. Bunların belirli oranlarda helyum atomu vermesiyle aşağıdaki gibi kurşun izotoplarını hasıl edilir:
U238 Yarılanma ömrü 4.5 milyar yıl Pb206 + 8He4
U235 Yarılanma ömrü 0.7 milyar yıl Pb207 + 7He4
Th232 Yarılanma ömrü 14.1 milyar yıl Pb208 + 7He4
Normal kurşun minerali olan galenitte (PbS) kurşunun üç izotopu bir arada yer alır. Bu elementleri ihtiva eden herhangi bir tabakada kurşunun dördüncü bir izotopu olan Pb204’ü, diğer izotoplarla birlikte bulmak mümkündür. Bundan dolayı ona “yaygın kurşun” denir. Jeolojik zamanlar boyunca diğer izotopların miktarı gittikçe arttığı hâlde, Pb204’ün miktarı hep aynı kalır. Bu bakımdan Pb204’ün radyometrik yaş bulmada önemi büyüktür. Kurşun ihtiva eden bir mineralde Pb204’ün miktarı genel kurşun miktarından çıkarılınca, geride radyoaktif bozunum ürünü olan Pb izotopları kalır. Bunların miktarının tayiniyle de, içinde bulundukları mineralin yaşı tespit edilebilir.
Radyoaktif elementlerde belirli bir zamanda bozunum yoluyla meydana gelen atom sayısı (n) ile mineralde bulunan radyoaktif elementin atom sayısı (N) doğru orantılıdır.
Matematik olarak bu kanun:
n = N.e-λt formülüyle gösterilir.
n = “t” zaman sonra kalan atom sayısı
N = Zamanın başlangıcında, yani t=0 olduğunda mevcut olan atom sayısı.
λ = Radyoaktif bozunum sabitesi (her element için karakteristiktir).
Başlangıçta numunede bulunan radyo aktif elementin ve bugüne kadar radyoaktiviteyle meydana gelmiş elementin miktarı bilinirse, radyoaktivite kanunlarıyla son miktarın teşekkülü için geçen müddet hesaplanabilir.
Bozunum hızı zaman ve radyoaktif izotopların yaşına bağlı değildir. Bu hızı istatistiki olarak tespit mümkündür. Mesela radyumun 10 milyon atomundan (N) her yıl 4 bin 273 tanesi (n) bozunuma uğrar. Burada n/N oranına “bozunum sabitesi” denir. Bu değer, radyum için yıl başına:
λ = n / N = 4273 / 107
λ = 0.0004273 eder.
Yarı ömrü ise:
T= 0.693 / λ
T = 0.693 / 0.0004273 = 1622 yıldır.
Uranyum Metodunun Kritiği
Uranyumun radyoaktif bozunumuna dayanan yaş tayin metotlarının sakıncalı tarafları vardır. Bunları şöyle özetlemek mümkündür:
1. Uranyum mineralleri her zaman açık sistemlerde bulunur
Uranyum ihtiva eden kayaç kapalı bir sistemde olmadığı için, dış etkilere maruzdur. Mesela uranyum yer altı suyu tarafından kolayca çözülebilir. Ara elementlerden olan radon gazı, uranyum sisteminden dışarıya veya içeriye kolayca geçebilir. Radyoaktif yaş tayini konusunda söz sahibi Henry Fauld, bu hususa şöyle dikkat çekmektedir:
Jeolojik zamanda hem uranyum hem de kurşun, tortulu şistlerin içinde yer değiştirmişlerdir. Detaylı analizler, bu elementlerle uygun yaşların elde edilemediğini göstermiştir. Benzer güçlüklerle, uranyum ve radyum ihtiva eden maden damarlarının yaşını tayin etme teşebbüslerinde de karşılaşılır. Aynı noktadan alınan örnekler üzerinde farklı yaşların tespit edildiği ve birçok kimyevî aktivitenin vuku bulduğu bilinmektedir.
2. Uranyum bozunum hızı değişken de olabilir
Radyoaktif bozunmalar atomik yapı tarafından kontrol edildiklerinden, diğer olaylardan kolay kolay etkilenmezler. Fakat atomik yapıları etkileyebilen faktörler, radyoaktif bozunum hızını da etkileyebilirler. Bunun en bariz misali, kozmik radyasyon ve bunun ürünü olan nötrinolardır. Bir başka misal de, reaktörlerden çıkan veya farklı yollardan hasıl olan serbest nötronlardır. Eğer bu partiküllerin yerküredeki miktarlarını artıracak herhangi bir şey meydana gelmişse, radyoaktif bo¬zunum hızlarını da artıracaktır.
3. Oğul ürünler, kayacın ilk teşekkülünde orada yer almış olabilir
Uranyum ve toryum bozunumuyla ortaya çıkan radyojenik oğul ürünlerin, bu mineraller ilk defa teşekkül ettiği zaman orada mevcut olması mümkündür. Günümüzde yerkürenin iç tabakalarından lavların akmasıyla meydana gelen kayaların, bazen hem radyojenik hem de müşterek kurşun ihtiva ettikleri bulunmuştur.
4. Oğul ürünlerin hepsi o kayaca has olmayabilir
Radyoaktif bozunmayla teşekkül eden oğul ürünlerin hepsi o kayaçta kalmayabileceği gibi, başka kayaçta teşekkül etmiş oğul ürünler de oraya gelmiş olabilirler.
Bütün bu mahzurlarına rağmen bu metotlar yaş tayinlerinde kullanılmaktadır. Çünkü henüz daha iyi bir yaş tayin metodu ortaya konamamıştır.
Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet
Yorum gönder