Namaz kılmayan kaç defa isyan etmiş olur?

Soru Detayı

– Adamın biri tek başına yolculuk yaparken, şeytan insan kılığında yanına gelip, arkadaş oldu. Adam öğle namazını, ikindi namazını, akşam namazını ve yatsı namazını kılmadı. Şeytan hayretler içinde kalıyordu. Her seferinde belki vaktin sonunda kılar, belki unuttu kaza eder diye bekledi. Ama olmadı.
– Uyuma vakti geldi, adam yatıp uyudu. Sabah oldu, adam sabah namazını da kılmayınca, şeytan adamdan ayrılmak istediğini belirtti.
– Adam: Ne güzel yol arkadaşlığı yapıyoruz, seni üzdüm mü? Bir şey yaptıysam söyle dedi.
Şeytan cevap vermedi.
– Adam ısrar etti: Yoksa söylemeden bırakmam dedi.
– Şeytan: Sen benim kim olduğumu biliyor musun, dedi.
– Adam: Sen söyledin ya, filan kimsesin dedi.
– Şeytan: Hayır ben şeytanım. Tam iki yüz bin sene ibadet ettim. Bu kadar zaman içinde bir kere Allah’a asi oldum ve ondan dolayı da kovuldum. Sen ise bir günde tam beş kere isyan ettin. Belki şimdi sana azab-ı ilahi gelir. Senin yanında olmam hasebiyle ben de azaba uğramaktan korkuyorum diyerek adamdan uzaklaştı.

Değerli kardeşimiz,

Farz bir ibadetti yerine getirmek farz olduğu için, bunu zamanında yapmayan kişi haram işlemiş, büyük günaha girmiş olur.

Bu nedenle günde beş defa farz olan namazı kılmayan bir Müslüman, beş defa haram işlemiş ve isyan etmiş olur. 

Bu durumda olan bir Müslüman tövbe etmesi ve kılmadığı veya kılamadığı namazları kaza etmesi gerekir.

Soruda geçen kıssaya gelince:

Bu kıssanın ne kadar doğru olduğunu bilemiyoruz.

Fakat bundan alınması gereken hisseyi hatırlatan epey bilgiler vardır. Yani Şeytanın “Ben yalnız bir defa isyan ettim ve kovuldum.” şeklindeki sözlerini hatırlatma adına bu hususa dikkat çekilmektedir. Ancak muhakkik alimlerin açıklaması şöyledir:

Hz. Âdem’in isyanı kötülüğü isteyen nefsinin peşine takıldığı ve şeytanın telkinlerine kapıldığı için onun bu günahı uzun bir süre yaptığı tövbe ve istiğfar ile affa uğradı. Şeytan ise kibirlendiği için isyan etti. Kibrin ise affa kabiliyeti yoktur.

Nitekim Ebu Hüreyre’nin naklettiği bir rivayete göre, Peygamber Efendimiz (asm) Allah’tan naklen bir hadis-i kutside şöyle dedi:

“Allah Teala Hazretleri şöyle dedi: “Azamet / büyüklük benim ridamdır, izzet de izarımdır. Kim bu iki şeyde benimle niza ederse ona azap veririm.”(Müslim, Birr 136; Ebu Davud, Libas 2)

Allah’ın bir ismi Mütekebbir‘dir. Bu kibriya, azamet ve büyüklük sahibi demektir.

Bütün kâinatın yegane yaratıcısı, sahibi ve ilahı olan Allah’ın kendini büyük olarak vasıflandırması kadar doğal ne olabilir ki!

İnsanlar için büyüklük neden iyi karşılanmıyor? Çünkü insanoğlu gerçekte büyük değildir. Bir sivrisineğin kanadını yaratmaktan acizdir. Kendi iç organlarını bile bilmeyecek kadar cahildir. Tek sermayesi olan ruhunu, ölüm celladının elinden kurtaramayacak kadar zavallıdır.

Bu konumdaki insanın, şeytanın veya herhangi bir mahlukun kibirlenmesinde, büyüklüğü değil, büyüklenmesi, büyüklük taslaması söz konusudur ki, istenmeyen, hoş karşılanmayan durum budur. Çünkü insan, şeytan gibi yaratılmış küçük bir varlığın kibirlenmesi en azından fiilî bir yalancılıktır. Allah ise gerçekten büyüktür, en büyüktür…

Şairin dediği gibi;

“Kibriya-u azamet Hakk’a yarar
Kul olanda bu sıfatlar ne arar!”

Biz de deriz:

Yaratılmış tüm kullara tevazu-zillet yaraşır.
Aksi hâlde kibirlenen bir kimsede bütün kimyası karışır.

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet

Yorum gönder

You May Have Missed